TÜRKONFED YÖNETİM KURULU BİLDİRİSİ

TÜRKONFED YÖNETİM KURULU BİLDİRİSİ

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu, Şanlıurfa’da gerçekleştirdiği 2008 yılının ilk Başkanlar Konseyi toplantısında dünya konjonktürü ile Türkiye’nin genel ekonomik ve siyasal durumunu değerlendirdi. TÜRKONFED Yönetim Kurulu, yapılan değerlendirmelerle ilgili olarak şu hususların kamuoyuna duyurulmasına karar verdi

 

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu, Şanlıurfa’da gerçekleştirdiği 2008 yılının ilk Başkanlar Konseyi toplantısında dünya konjonktürü ile Türkiye’nin genel ekonomik ve siyasal durumunu değerlendirdi. TÜRKONFED Yönetim Kurulu, yapılan değerlendirmelerle ilgili olarak şu hususların kamuoyuna duyurulmasına karar verdi:

 

Küresel mali kriz Türkiye’yi ciddi biçimde tehdit etmektedir.

ABD’den başlayarak tüm dünyaya dalga dalga yayılan kriz, küresel planda, finansman olanaklarını daraltarak, büyümeyi frenleyerek, enflasyonu körükleyerek, ülke ekonomilerinin 2008 yılında sağlıklı gelişmesine engel olmaya başlamıştır. Özellikle bizim gibi, ekonomisinde iç dinamikleri dolayısıyla yavaşlama eğilimi olan, cari açıkları nedeniyle ciddi riskler taşıyan ülkelerde, dış şokların etkisinin 2008’de daha yüksek olacağı ileri sürülmektedir.

 

2008 ve 2009’u kaybetmek istemiyoruz.

Büyüme ve istihdamdaki gerileme ile yüksek cari açığın yaratacağı riskleri dengelemek için, ekonomimizde katma değeri ve verimliliği artıracak bir yapısal dönüşümün stratejisi acilen çizilmelidir. Mikro düzeye indirilemeyen reformlara, üretimde ve ihracatta katma değerin artırılması ve özellikle KOBİ’lerin gelişiminin desteklenmesi perspektifinden, yeniden hız verilmelidir.

Reformlar, bölgesel ve sektörel bazda iyi düşünülmüş ve sanayici ile görüş alış-verişi içinde tasarlanmış teşviklerle desteklenmelidir. Para yönetimi politik tercihlere göre değil, küresel risk ve fırsatlara göre şekillendirilmelidir. Mali disiplinden uzaklaşma ile sonuçlanacak her adım, özellikle yerel seçimler için bugünden başlatılacak seçim yatırımları, 2008 ve 2009’un kayıp yıllara dönüşmesine yol açabilir.

 

Mevcut küresel ortamda, IMF ve AB çıpalarını belirsizliğe terk etmek çok risklidir.  Türkiye Ekonomisi’nin 2001 sonrası başarısında IMF disiplininin rolü büyük olmuştur. Mevcut siyasal gerilim ve 2009 Yerel Seçimleri göz önüne alındığında, IMF disiplinine bugün de şiddetle ihtiyacımız olduğu ortaya çıkmaktadır. Öte yandan, Türkiye’ye fon akışını hızlandıran ve

güçlendiren AB tam üyelik süreci, bizim için bir destek unsuru olmaktan çıkmaya başlamıştır. AB sürecine göstermelik olarak değil, samimi olarak sarılmak, bu küresel konjonktürde bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.

 

Zor ekonomik koşullarda, siyasal ve toplumsal kutuplaşmanın bedeli çok ağır olur. İçerde ve dışarıda bizi bekleyen riskler, sonuçta işimizi, refahımızı, huzurumuzu olumsuz etkileyebilecektir. Ekonomik sıkıntının siyasal sıkıntı ile bütünleşmesi, sosyal barışı bozarak,

ülkemiz için telafisi güç olacak hasarlar yaratabilir. Partiler sağduyu ve mutabakat çağrılarına kulak vermelidir. Kapsamlı bir Anayasa değişikliği ile sorunların mutabakat içinde ve meşru siyaset platformu dahilinde çözümüne tüm kesimlerce samimiyetle gayret gösterilmelidir.

 

Anayasa değişikliği teklifi, “parti taslağına katkı alarak” değil, katılımla şekillenmelidir. Anayasa bir toplumsal mutabakat belgesidir. Azınlık-çoğunluk bakış açısıyla değil, tartışma - ikna - uzlaşma ekseninde şekillendirilmelidir. Bunun için, TBMM Başkanı’nın himayesinde, sivil toplumun, akademisyenlerin ve mecliste grubu olan partilerin eşit katılımıyla, bir Anayasa Konseyi kurulmalıdır. Anayasa, mevcut kuvvetler ayrımı prensibini güçlendirmeli, özgürlükleri genişletmeli ve birey haklarını daha etkin biçimde korumalıdır. Anayasal yurttaşlığa, insan haklarına, laiklik ilkesine, devletin ekonomideki yerinin sınırlanmasına, başta kadın-erkek eşitliği olmak üzere genelde eşitlik ilkesine vurgu yapmalıdır.

Paylaş: