Süleyman Onatça'nın TÜRKONFED Genel Kurulu Konuşması

Süleyman Onatça'nın TÜRKONFED Genel Kurulu Konuşması

TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Onatça'nın 23 Mayıs 2015 tarihli TÜRKONFED Genel Kurulu'nda yaptığı konuşma:

Sayın Bakanım,

Muhterem Hanımefendiler,

Divanımızın Değerli Başkanı ve Üyeleri,

Federasyonlarımızın Değerli Başkanları,

Kıymetli Dernek Başkanlarımız,

Değerli Genel Kurul Delegeleri,

Basınımızın Değerli Mensupları ve Değerli Konuklar,

 

11’inci Genel Kurulu’muza hoş geldiniz.

TÜRKONFED Yönetim Kurulu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 

TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla son kez karşınızda olmaktan dolayı hem mutlu hem heyecanlıyım. Görevimi onurla tamamlamış olmanın rahatlığını ve hafifliğini yaşadığımı ifade etmek istiyorum.

 

Ayrılık anları zor… İnsanın alıştığından uzaklaşması, kopması, bir dönemin defterini kapatması meşakkatli bir iş… Belki en zoru da insanın çalışma arkadaşlarından ayrılması. Birlikte görev yapmaktan büyük haz aldığım, kendilerinden çok şeyler öğrendiğim, omuz omuza çalışmaktan kıvanç duyduğum Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarımdan ayrılmanın bir parça hüznü var üzerimde.

 

10 yıl önce kurucuları arasında yer almaktan onur duyduğum TÜRKONFED’de 32 aylık başkanlık dönemim bugün sona eriyor. Kolay bir dönem değildi. Dünyada ve Türkiye’de baş döndüren inişler-çıkışlar, üzen-mutlu eden, şaşırtan olaylara bu dönemde tanıklık ettik.

 

Birkaç örnek vermem gerekirse... Komşularımızdaki gerginlikler, savaşlar, yine bu dönemde 40 kişinin hayatını kaybettiği Reyhanlı patlamasıyla adeta sarsıldık. Yine bu 32 aylık dönemde Gezi Parkı olayları, yerel seçim, 301 işçimizi kaybettiğimiz Soma faciası, IŞİD’in Musul Konsolosluğumuza yaptığı baskın, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve daha birçok gelişme başkanlık sürecime rastladı.

 

Değerli Arkadaşlarım,

 

Öyle günler geçirdik ki… Bir dizi etkinlik için gittiğimiz Denizli’de uçaktan indiğimizde gündem farklıydı. Toplantımızı tamamlayıp aynı gün İzmir’e geçerken gündem değişti. İzmir’den İstanbul’a döndüğümüzde gündem yine değişmişti. Böylesi bir süreçte zorluklar atlatmak, söylemlerimizi geliştirmek kolay değildi elbette. Bu zor süreci, tarafsızlığımız, şeffaflığımız, konulara yaklaşırken insan haklarına saygı, demokrasi gibi değerlerimizle atlattık.

 

Değerli Arkadaşlar,

 

Yönetim Kurulumuzdan Federasyonlarımıza, Derneklerimizden her bir üyemize kadar hepimiz, Türkiye sevdasıyla çalışıyoruz. Şirketlerimizi büyütürken kentimiz, bölgemiz ve ülkemiz büyüsün, gelişsin istiyoruz. Hepimiz; üretirken, ihracat yaparken, istihdam yaratırken, bu yolda ter akıtırken çocuklarımıza daha güçlü bir Türkiye armağan etmek için uğraşıyoruz. Zenginlik, büyüme, gelişme derken, en ön sıraya demokratikleşmeyi alıyoruz.

 

Çünkü biliyoruz ki sevgi olmadan, barış olmadan, özgürlük olmadan, demokrasi olmadan zengin olmanın hiçbir anlamı yok.

 

Çünkü biliyoruz ki insan haklarına saygı olmadan, hukukun üstünlüğü sağlanmadan en büyük yatırımlara sahip olmanın hiçbir manası yok.

 

Değerli Dostlar,

 

Reel Sektör Güven Endeksi ile Büyüme Oranı grafiğini üst üste koyup bir bakın. Türkiye’de güven endeksinin yükseldiği her dönem ekonomi büyümüş. Güven endeksinin düştüğü her dönemse ekonomi durağanlaşmış. Ne yazık ki, ‘Güven Endeksi’mizde son 5 yılın en düşük oranını gördük. İş insanları eğer geleceğe güvenirse yatırım yapar.  Güvenirse üretir, güvenirse inovasyon yapar, markalaşma çalışmalarına hız verir, güvenirse istihdamını artırır, güvenirse eline çantasını alıp diyar diyar dolaşır. O yüzden, Türkiye’nin güven ortamını iyileştirecek düzenlemelere, söylemlere ve uygulamalara ihtiyaç duyduğunu önemle hatırlatıyoruz.

  

Bir başka yumuşak karnımızın, bölgelerarası gelişmişlik farkı olduğunu belirtmemde yarar var. Bölgesel gelişmişlik farklılığını azaltmayan, bir bölgesi ağlarken diğer bölgesi gülen bir ülkede huzur bulabilmenin imkânı yok.

 

Değerli Konuklar,

 

Başkanlığım döneminde TÜRKONFED olarak Türkiye’nin en önemli ekonomik sorunlarına çözüm bulma uğraşı içerisinde olduk. Türkiye’nin son 6 yıldır, kişi başına düşen millî gelirini artıramadığını, 10 bin dolarlar seviyesiyle gelişmiş ülkeler statüsüne giremeyeceğini söyledik. Söylemekle kalmadık, iş dünyamızın temsilcileri, akademisyenlerimiz ve bürokratlarımızla ‘Orta Gelir Tuzağı’ rapor çalışmamızı ülkenin gündemine taşımayı başardık. Sadece durum tespiti yapmakla da kalmadık. Türkiye’nin bu tuzaktan nasıl çıkacağını, ‘Orta Gelir Tuzağı’ndan Çıkış Stratejileri’ çalışmamızla önerdik.

 

‘Zengin’, ‘orta gelir tuzağında’ ve ‘yoksul’ olmak üzere 3 farklı Türkiye’yi kamuoyunun gündemine getirdik. Sadece İstanbul ve çevresindeki 14 kentimizin bu tuzakta bulunmadığını, dolayısıyla Türkiye’nin Doğu’su, Güney’i ve Kuzey’inde 3 İstanbul’a daha ihtiyacı bulunduğunu anlattık. Dünyada gelir dağılımının en kötü olduğu ülkelerde bölgelerarası gelişmişlik farkının 4,5 kat olduğunu, Türkiye’nin 4,3’lük oranıyla huzuru bulamayacağını, İstanbulları çoğaltarak bu sıkıntılı tablonun ortadan kaldırılması gerektiğine vurgu yaptık.

 

Türkiye’nin zenginleşebilmesi için katma değeri yüksek üretim yapması, ihracatın kilogram bedelini yükseltmesi gerektiğini savunduk. Ancak bunun mevcut 6,5 yıllık eğitim ortalamasıyla gerçekleşmeyeceğini, bu insan kaynağıyla inovasyon ve ar-ge yapılamayacağını anlattık. Altyapısı güçlü, gerçekten hayatın ve iş dünyasının işine yarayacak eğitimi verebilen üniversiteler talep ettik. Üstelik bunları bulundukları kentleri geliştirsin diye sadece İstanbul’da değil, yurdun dört bir yanına kurulmasını istedik.

 

Özel sektör ve kamunun doğru projelerine kaynak yaratacak, mevduat toplamayla işi olmayan bölgesel kalkınma bankaları istedik. Mevcut teşvik sisteminin yeterli yararı sağlamadığını, yatırımların yine gelir düzeyi yüksek bölgelerde gerçekleştirildiğini, bu sistemin revize edilmesi gerektiğini anlattık. Kentlerin rekabet üstünlüğüne uygun, kümeleşmeyi beraberinde getirecek, katma değeri yüksek üretimi sağlayacak ilçe bazında sektörel teşvikler talep ettik.

 

En önemlisi, orta gelişmiş bir demokrasiyle yerli ve yabancı yatırımların yeterince çekilemeyeceğini, demokratikleşme ve hukukun üstünlüğünü tesis etmedikçe tercih edilen bir ülke olamayacağımızı her fırsatta anlattık.

 

Bütün bu taleplerimizin kamuoyundan destek görmesinden, bu yönde yavaş da olsa bazı adımların atılmasından mutluluk duyduk. Ancak bu önerilerimizle birlikte Türkiye’nin yeni bir hikâyeye, yeni bir hamleye ihtiyacı bulunduğunu söylüyoruz. Umut ediyoruz, yaklaşan genel seçimlerin çıkaracağı tablo, Türkiye’nin bu hamleyi yapmasını sağlar.  

 

Değerli Konuklar,

 

Tarafsızlığımızla övündüğümüz TÜRKONFED’de taraf olduğumuz konular da oldu. Bunların başında toplumumuzun yarısını oluşturan kadınlarımız vardı. Kadını yeterince iş hayatına adapte edemeyen, yönetim kadrolarında kadına yeterli yeri vermeyen Türkiye’yi, ‘tek kanatla havada kalmaya çalışan’ bir uçağa benzettik. O yüzden 2007 yılında ‘İş Dünyasında Kadın’ raporumuzu geçtiğimiz yıl bir kez daha yeniledik. Kadının, iş hayatına yüzde 29,5’lik katılımı, girişimciler arasındaki yüzde 6,5’lik oranıyla Türkiye’nin mesafe alamayacağını belirttik. Kreş sayısının çoğaltılmasından mevzuatlardaki düzenlemelere kadınıyla el ele yürüyecek bir Türkiye Cumhuriyeti arzu ettiğimizi söyledik. Burada da bazı taleplerimizin hükümet tarafından kabul görmesi mutluluğumuz oldu.

 

Barış Süreci de taraf olduğumuz konuydu. Türkiye’nin içerideki barışına sadece söylemle destek vermekle yetinmedik. TÜSİAD’la birlikte ‘Bölgelerarası Ortak Girişim Projesi-BORGİP’i hayata geçirdik. Cizre ve Batman başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu’muzun yanı sıra Türkiye’nin dört bir yanında projemizi anlattık. Batı’daki iş insanını Doğu’yla tanıştıran, ortak yatırımların gerçekleştirilebilmesine olanak sağlayan etkin bir platformu yaratmayı başardık.

Yurtiçindeki bu çabalarımızın yanı sıra yurtdışında da TÜRKONFED’in temsil gücünü geliştirme gayreti içerisinde olduk.

 

Yine, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine taraf olduğumuzu her fırsatta yineledik. Umutların en aza indiği dönemlerde bile reform hızımızı kesmeden yola devam etmemiz gerektiğini, bu yönde yapacağımız her reformun bizi geleceğe taşıyacağını söyledik.

 

Sayın Bakanım,

 

Çalışan, üreten, sorun tespit etmekle kalmayan, çözümler sunan bir sivil toplum kuruluşu olarak neredeyse icracı her bakanlığımızla çalışmalar yaptık. İlgi alanınızda olan özellikle KOBİ’lerimiz için vergi afları konusunda görüşlerimizi sizlerle paylaştık. Her seferinde ‘Bu son olacak’ diye belirtilen, vergisini gününde ödeyen işletmeler için haksızlık haline gelen uygulama için öneride bulunduk. Kapsamlı bir vergi reformu gibi kalıcı bir yoldan gitmek yerine vergi aflarıyla kestirmeden sonuç almaya çalışmanın yatırım ortamını bozduğunu savunduk. SGK primlerini zamanında ödeyen işletmelere uygulanan indirim avantajının vergi ödemelerinde de uygulanmasını talep ettik. Bunun hem haksız rekabeti önleyeceğini hem de maliyemiz açısından zamanında tahsilat oranını yükselteceğini savunduk. Bu yöndeki talebimizi buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

 

Değerli Arkadaşlar,

 

Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptığım 32 ay boyunca Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerine gittim. Önemli toplantılara katıldım. Anadolu’da neredeyse ayak basmadığım kent kalmadı. Her federasyonumuzun, derneğimizin etkinliklerine katılmaya özen gösterdim. Üyelerimizin işletmelerini yerinde görme, sıkıntı ve mutluluklarında birlikte olmaya çalıştım. Çeşitli projelerimiz kapsamında Edirne’den Van’a, Adana’dan Samsun’a, İzmir’den Diyarbakır’a üreten, kentine, bölgesine, ülkesine yarar sağlayan iş insanlarının yanında oldum. Bu çerçevede yaz-kış, kar-sıcak demeden tam 280 bin kilometre yol yapmışım. Bu sayı, işimizden ve sevdiklerimizden ayrılarak dünyanın çevresini ekvator üzerinden 7 kez dolaştığım anlamına geliyor. Ancak bir sivil toplum gönüllüsü olarak bundan yorgunluk değil, gurur duyduğumu ifade etmek istiyorum.

 

Dönemimde gerçekleştirilen faaliyetler kapsamında TÜRKONFED’in etkinliğini ülke dışına taşıyacak proje ve çalışmalara da imza attık. TÜRKONFED, Avrupa Birliği’nde iş dünyasını ilgilendiren konularda görüş oluşturması ve mevzuatların hazırlanmasına katkısıyla bilinen Avrupa KOBİ Birliği’ne üye olma başarısını sağladı. Türkiye KOBİ’lerinin Avrupalı meslektaşlarıyla yakınlaşmasına köprü olacak bu üyeliğimizin, ülkemizin AB üyeliği lobi çalışmalarına yarar sağlayacağına dikkatinizi çekmek istiyorum.

 

Diğer taraftan geçtiğimiz yıl AB’nin başkentinde faaliyete geçirdiğimiz TÜRKONFED Brüksel Temsilciliği’nin iş dünyamıza şimdiden farklı pencereler açtığını görmekten son derece mutluyuz. Avrupa Esnaf ve Sanatkar ve KOBİ Birliği UEAPME üyeliğimizin hemen ardından TÜRKONFED Brüksel Temsilciliği yapılanmasıyla Türk KOBİ’leri ile Avrupa KOBİ’lerinin ortak iş yapma kültürüne köprü görevi üstlenecek projelere imza atmaya hazırlanıyoruz.

 

Yine, Türkiye’nin G-20 dönem başkanlığı sürecinde TÜRKONFED olarak aldığımız görevi başarıyla yerine getireceğimizin bilinmesini istiyorum.

 

Değerli Arkadaşlar,

 

Ekip arkadaşlarım ve sizlerin desteğiyle TÜRKONFED Ailesi’nin genişlemesi çabalarımız bu dönemde de en etkin şekilde sürdü. Türkiye’nin 26 kalkınma ajansı bölgesinde 26 federasyon kurma hedefimiz çerçevesinde, sadece 6 federasyon eksiğimizin kaldığını da buradan müjdelemek istiyorum. Bugün sektörel ve bölgesel 22 federasyon, 150 dernek ve 12 binden fazla üye iş insanıyla TÜRKONFED’i Türkiye’nin en yaygın ve etkin konfederasyonu konumuna taşıyan herkese teşekkür ediyorum.

 

İstatistikler, dönemimiz sürecinde TÜRKONFED’in marka bilinirliliğinin yüzde 200 arttığını söylüyor. Bu çerçevede medya kuruluşları ve mensuplarına teşekkür ediyorum. Basın mensubu arkadaşlarımızın uzattığı mikrofonlarda, ayırdıkları sayfalarda misyonumuz çerçevesinde yer bulduk. Cumhurbaşkanımızdan Başbakanımıza, Bakanlarımızdan siyasî parti genel başkanlarına kadar bizim ziyaretlerimizin yanı sıra bu dönemde TÜRKONFED merkezine de aynı ziyaret ilgisinin gerçekleşmesi hepimizin gurur kaynağı oldu.

 

Değerli Arkadaşlar,

 

Sözlerimi bitirmeden biraz geleceğe yolculuk yapıp 7 Haziran seçimleri sonrasında Türkiye’nin şu anda karşı karşıya bulunduğu  sorunların çözümlenmesi açısından şu saptamaları yapmak istiyorum.

 

Türkiye olarak, gelişmiş, yüksek gelir grubu ülkelere katılmak  için, tüm siyasi, ekonomik, sosyal yapımızı yeniden düşünüp ciddi bir reform sürecine tabi tutmalıyız. Öncelikle toplumsal uzlaşma, hukuk devleti ve demokratikleşme konusunda Kopenhag Kriterlerine bağlı siyasi reformlar hayata geçirilmelidir. AB’yle Gümrük Birliği’nin yeniden müzakere sürecine girmesi, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecini de daha ileri bir noktaya taşıyacaktır.

 

Büyümede iç talep/dış talep dengesini tekrar kurarak, dış politikamızda da bütün bu yaşadıklarımızdan sonra bir “reel politik” dönemine geri dönmeliyiz. Geçmişin hatalarını tekrarlamamak açısından bölgemizdeki güç dengelerini iyi hesap etmeli ve Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesine sıkı sıkı sarılmalıyız. Bu ilke, Türkiye’nin zor coğrafyasını ve riskli jeopolitiğini dikkate alan kendini kanıtlamış bir ilkedir.

 

 

Değerli Arkadaşlar,

 

Dönem çalışmalarımızla ilgili detaylar sizlere dağıtılan faaliyet raporlarında yer alıyor. Ancak bu raporlarda uykusuz geceler, uzayan toplantılar, kat edilen kilometreler, heyecan, telaş, mutluluk, sitem, yorgunluk, gurur ve bunun gibi onlarca olguyu faaliyet raporuna yansıtmak mümkün olamıyor. Ancak bu olgulardan benim de önemli kazanımlarım oldu. Kendimi büyük, köklü, prestijli bir üniversitede mastır yaparak mezun olmuş gibi hissediyor ve bu gururu yaşıyorum.

 

Görev süremin ve mezuniyetimin sonuna gelmişken, ödenmesi zor bazı borçlarımın da listesini çıkarmam gerekiyor.


Dönemim sürecinde her konuda ve her zaman birlikte görev yaptığım Yüksek İstişare Kurulu Başkanlarımıza da teşekkürü borç biliyorum.

 

Uyum içinde çalıştığım Yönetim Kurulu’ndaki arkadaşlarımın desteği en güçlü dayanağım oldu. Üyelerimizin uyarıları, önerileri hep yol göstericim oldu. Dayanışma ruhunuz göreve daha bir şevkle asılmamı sağladı. Hepinize şükran borçluyum.

Bir de hepinizin tanıdığı ama kamuoyu açısından adsız kahramanlarımız var. Her başkanın ihtiyaç duyduğu her türlü desteği veren Genel Sekreterimiz, bölüm sorumlularımız, ofis çalışanlarımız ve danışmanlarımız var. Başkanlık dönemimde yanımda oldukları, beni çabalarıyla, sevgileriyle cesaretlendirdikleri için huzurlarınızda kendilerine teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
 

Bu Genel Kurul sonrası seçilecek yeni yönetime, başkanına ve Konfederasyonumuzun her kademesinde, komisyonlarında görev alacak arkadaşlarıma başarılar diliyorum. Ağabeyleri olarak kendilerine bir telefon kadar yakın olacağımın bilinmesini istiyorum.

 

Gücümüzü aldığımız federasyonlarımızın başkanlarına ve yönetim kurulu üyelerine, dernek başkanlarımıza ve “İyi ki TÜRKONFED’liyim” diyen her bir üyemize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

 

Türkiye iş dünyasına güzel bir bina inşa ettiğimizi düşünüyorum. Bu binanın her bir tuğlasını oluşturanlara, rahmetle andıklarımıza, bugün aramızda olanlara ve Genel Kurulumuza katılamayan ancak gönlü burada olanlara bir kez daha minnet sunuyorum.

Değerli Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek Beyefendiye, TÜSİAD Başkanımıza, biraz sonra yapılacak panelde bilgilerinden faydalanacağımız panelistlerimize ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum.

 

Bir özel teşekkürüm daha var. 32 ay boyunca kendisine ayırmam gereken zamandan çalmama müsaade eden değerli eşim Sevim Hanım’a, anlayışları için çocuklarıma ve torunlarıma, destekleri için asistanım Lütfiye Hanım’a sonsuz teşekkür ediyorum. 

 

Demokrasinin iliklere kadar işlendiği, hiçbir kurumun ve bireyin ötekileştirme söylem ve çabasında bulunmadığı, barışın egemen olduğu, hukukun üstünlüğüne inanılan, gelişmiş bir TÜRKİYE’YE, TÜRKONFED İLELEBET LAZIM diyor, hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

 

Hoşça kalın.
 

Paylaş: