TÜRKONFED Akademi - KOBİ’lerde Kurumsallaşma

TÜRKONFED Akademi - KOBİ’lerde Kurumsallaşma

Son dönemde yaşanan gelişmeler, Türkiye’de işletmelerin heterojen bir yapıda olduğunu da göz önünde bulundurduğumuzda, işletmelerin doğru sınıflandırılmalarının, ortaya konulacak çözüm önerilerinin uygulanması için en önemli öncelik olduğuna işaret etmektedir. OECD’nin Türkiye Ekonomi Anketi 2018 raporu bu sınıflandırmaya önemli bir ışık tutmaktadır.

OECD’nin bu raporunda Türkiye’de işletmeler dört şekilde sınıflandırılmaktadır:

  1. Küçük ölçekli ve düşüm verimlilik özelliklerine sahip çoğunlukla kayıt dışı olan işletmeler;
  2. Orta ölçekli ve aile şirketi olan işletmeler
  3. Profesyonel olarak yönetilen büyük ölçekli resmi işletmeler
  4. Beceri-yoğun girişimler (start-up)

Kayıt Dışı Küçük İşletmeler Yönetimde İyileştirmeye Ağırlık Vermeli

Küçük işletmeler sayı olarak ve çalışan sayısı olarak da girişimlerin büyük bir çoğunluğunu oluşturmalarına rağmen verimlilik açısından halen düşük seviyede kalmaktadırlar. OECD’nin araştırmasına göre küçük ve çoğunluğu kayıt dışı olan firmaların çalışanlarının da örgün eğitim süreleri çok kısadır. Kayıt dışı olan firmaların resmi kurallara, vergilere ve finansal raporlamalara daha az bağımlı olmaları (yani yapmamaları) ve karşılığında da bu kayıt dışılık nedeniyle kamu otoriteleri, bankacılık ve finans sektörü ile diğer iş ortaklarından ayrı düşmekte oldukları görülmektedir.  Bu küçük ölçekli firmaların imalat sanayindeki üretim verimlilik oranları özellikle son 10 yılda diğer firmalara kıyasla daha da düşmüş ve aradaki makas açılmıştır. Diğer ölçekteki firmalara göre makine ve ekipman stokları da daha yavaş bir hızda artmıştır.

Dolayısıyla bu firmaların yönetimlerinin düzelmesi ve verimliliklerinin artırılması için “yönetimde iyileştirme eğitim programları”na katılmaları öncelikli olmalıdır.

Orta Gelir Tuzağı, Yarı-Kayıt Dışılık Tuzağına Takılmış Orta Ölçekli İşletmelerde mi?

OECD raporunda, aile işletmesi de olan ve son 10-15 yıllık süreçte hızla büyümüş olan orta ölçekli işletmelerin bazılarının “yarı-kayıt dışılık tuzağında” takılmış olabilecekleri belirtilmektedir. Bu işletmelerinin büyük kısmının mali raporlamaları (audit raporlarını) yayınlamadıkları, bankalar ile olan kredi ilişkilerinin çok geleneksel olduğu ve ikili ilişkilere dayandığı belirtilmektedir.

Raporda aynı zamanda bu firmaların bir kısmının borçluluk oranlarının yüksek olması dolayısıyla önceliklerini yarı-kayıt dışı formattan resmi formata geçirmeye öncelik vermeleri önerilmektedir. Bunun için de dış denetim şirketlerinin mali raporlama yapmalarını ve böylelikle finansal şeffaflık sağlamaları gerektiği belirtilmektedir.

Yarı Kayıt Dışılığa Sebep Olan Rekabet Gücü Unsurları Neler Olabilir?

OECD raporunda bahsedilen ve zaman zaman kayıt içi, zaman zaman kayıt dışına kayan, son 10-15 yılda büyüme hızı yüksek olan orta ölçekli bu firmaların orta-gelir tuzağı ve Türkiye’nin belli bir seviyenin üstüne çıkamaya rekabet gücü arasında bir bağlantı olması ihtimali yüksektir.  Bu düşünceyle, Türkiye’nin rekabet gücünü kısıtlayan unsurları, bu şirketlerin perspektifinden incelemek yerinde olacaktır: 

  • İşgücü piyasasının yetkinliğinin düşük olması, KOBİ verimliliğini ve kayıt-altı ekonomiyi etkiliyor: Dünya Ekonomik Forumunun 2018 Rekabetçilik Endeksi sonuçlarına göre, Türkiye’nin en kötü olduğu bileşeni 137 ülke arasında 127. olduğu işgücü piyasasının yetkinliğidir.  Özellikle kıdem ve ihbar tazminatı içeren maliyetler, KOBİ’ler açısından ölçek ekonomisine göre rekabet kaybına sebep olmakta ve OECD’nin bahsettiği orta ölçekli ve aile şirketi olan şirketlerin kayıt-içi ve kayıt-dışı ekonomi arasındaki çizgide gidip gelmelerine sebep olmaktadır.
  • İş Dünyası özgün üretim süreçlerinden rekabet yaratamıyor: Aynı endekse göre, son beş yılda Türkiye’nin rekabetini aşağı çeken bir başka unsur iş dünyasının yetkinliğidir.  Türkiye’nin rekabet avantajının yaygın ve özgün olmayan üretim süreçlerinden ziyade işgücü maliyetlerinde ve doğal kaynaklarda olduğuna işaret eden bu endeks, işgücü maliyetlerindeki kötüleşme ile iş dünyasının yetkinliğini etkilemektedir. 
  • Nitelikli işgücü açığı uluslararası değer zincirinde rekabet kaybına sebep oluyor: İş dünyasının yetkinliğini aşağı çeken diğer unsurlar ise şirketlerin pazarlama derecesi, şirketlerin değer zinciri genişliği, şirketlerin ürünlerinin uluslararası dağıtım üzerindeki kontrolü olarak gözükmektedir.  Özellikle KOBİ’lerin özgün üretim süreçlerinde olmalarını sağlayacak işgücünü istihdam edememeleri, KOBİ’lerin yetkinliğini düşürmektedir.
  • Raporlama ve denetleme standartlarının kötüleşmesi Türkiye’ye rekabet gücü kaybettiriyor: OECD bulguları ile örtüşen ve son yıllarda kötüleşen bir gösterge, özel sektör denetleme ve raporlama standartlarının sağlamlığı göstergesidir.  Türkiye son beş yılda bu göstergedeki gerileme ile rekabet gücü kaybetmektedir.  Kayıt içi ve kayıt dışı ekonomi arasındaki çizgide zigzaglar çizin KOBİ’ler, raporlama ve denetleme standartlarına daha az uyum göstermekte ve dönem dönem bu konuda resmi otoritelerden tolerans beklemektedirler.  Bu tolerans dönemi, çeşitli af paketleri ile karşılanmaktadır. 
  • Denetleme ve raporlama standartlarına uyum göstermeme, mali piyasalara erişimi kısıtlıyor: KOBİ’lerin en zorlandıkların alanlardan biri finansal piyasalara erişimdir.  Şirketlerin kayıt dışında tuttukları süreçlerinin olması ve denetleme/raporlama standartlarına tam bir uyum göstermemeleri, bankacılık ve finans sektörü süreçlerine adapte olamamalarına ve aldıkları finansal hizmetlerin yetersiz kalmasına sebep olmaktadır.  Rekabet endeksi sıralamasına göre, Türkiye finansal hizmetlerinin yeterliliği, risk sermayesi mevcudiyeti ve yerel hisse senedi piyasası aracılığıyla finansman kalemlerinde son beş yılda rekabet kaybetmektedir. 
  • Türkiye’nin ve ağırlıklı olarak KOBİ’lerin rekabet gücünü etkileyen bir başka unsur ise inovasyon süreçleri ve teknoloji kullanımıdır.  İnovasyon kapasitesi ve şirketlerin Ar&Ge harcamalarında son beş yılda rekabet gücü kaybedilmesi, şirketlerin özgün üretim süreçlerinin bir parçası olamaması ile bağlantılıdır.  Burada öne çıkan nokta, Türkiye’de küçük işletmeler ile büyük şirketlerin teknoloji kullanımları arasında, diğer ülke örneklerine göre açık bir fark olmasıdır.  KOBİ’lerin bu süreçlerden ülke geneline göre geri kalması, yukarıda bahsedilen diğer tüm unsurlarla yakından bağlantılıdır.  (TÜRKONFED – Dijital Anadolu Raporu)

Paylaş: